Ertuğrul Özkök
Geçen hafta Bodrum’dan çıkıp ada ada dolaşarak Atina’ya kadar gittim.
Kendi çapımda bir Odysseia öyküsü oldu yani.
Bende tam manasıyla bir “Mesleki deformasyon” var ne okusam ne görsem oradan kesinlikle yazacak bir şey çıkarmak geliyor içimden.
Abur cubur şeyler diyebilirsiniz fakat, sonuçta hayat dediğimiz şey bir “Küçük hoş ve hüzünlü şeyler dükkanı” değil mi…
Buyurun sizi biraz Ege’de gezdireyim.
LEROS’UN 3 ÜNLÜ TÜRK YERLİSİ BİR MÜELLİF, BİR DİZAYNCI, BİR ÜRETİMCİ
İlk durak natürel ki artık ikinci sayfiyemiz sayılan Leros adası…
Takis’in Değirmen restoranı Bodrum’un Gemibaşı kadar yakın bize.
Halen adada üç ünlü Türk mesken kiralamış.
Bunu da müellif Mehmet Yılmaz ve dizayncı Elif Mısırlı’nın Instagram’da paylaştıkları mükemmel fotoğraflardan öğrendim.
TV dizi imalcisi Mustafa Oğuz da orada mesken kiralamış.
Baktım baya adalı olmuşlar…
Bizden evvel tekrar ünlü bir üretimci Ekrem Çatay ile direktör sinema yapımcı ve yönetmeni Ömer Vargı da oradaymış.
Hepsi tam Lesbos sakini olmuşlar…
PATMOS’LU JİMİ’NİN OĞLUNUN BODRUM’DAKİ İMAM NİKAHI
Oradan Patmos…
Mevsim şimdi açılmamış.
Tarih 20 Haziran lakin neredeyse kış mevsimi…
Tabii oraya gidip Jimi’yi görmemek olmaz.
Türkiye’de önde gelen bütün iş insanları arkadaşı.
Muhtar Kent, Cem Boyner, Çağlayan Çetin, Ali Karacan…
Tabii ki bütün adaların en tanınmış Türk siması Mustafa Taviloğlu…
Orada da herkes onu Mudo olarak biliyor.
Adada ve Türkiye’de ne olup bitiyor Jimi’den öğrenebilirsiniz.
Bu ortada oğlu Tunuslu bir kızla evlenmiş.
İki dini nikah yapıyorlarmış.
İmam nikahı için Türkiye’ye gelmişler.
VE EDA TAŞPINAR’IN ÜNLÜ PLAJ DANSI ADASI MİKONOS’A GELİYORUZ
Ve tabi asıl haberlerin kaynağı Mikonos.
Herkesten ve he rşeyden evvel Eda Taşpınar orada…
Ona geleceğim fakat evvel Nusret…
Arap ve Türk zenginlerinin çılgın paralar harcadığı kent efsanelerinin sahnesi Nammos orada…
Bildiğimiz kadarı ile dünyanın en değerli “Beach’i” orası.
Gelin artık evvel Nusret’ten başlayalım.
NUSRET BİR GÜNDE KAÇ ŞAHISLA SELFİE ÇEKER
Her zamanki üzere fit.
Her zamanki üzere adanın cazibe merkezi ve hudut bozucu biçimde başarılı ve ünlü.
Mikonos’ta iki yeri var.
Biri kentin en merkezi yerindeki burger dükkanı.
Öteki kentin en hoş görünümünün bulunduğu zirvedeki Nusret restoranı.
Bir günü bir arada geçirdik.
Vallahi kaç bireyle fotoğraf çektirdi saymaya çalıştım fakat 236’ıncı bireyde durdum devam edemedim.
“Günde kaç şahısla selfi çektiriyorsun” diye sordum o da bilmiyor.
Tahminim en az 600-700 kişi.
Instagram’da onunla ilgili kaç fotoğraf paylaşılıyor onu da aradım bulamadım.
GÜNÜN KONUSU: “NEW YORK’UN EN BERBAT RESTORANINI” MIYDI
Tabii günün konusu onun New York Manhattan’daki dükkanını kapatmasıydı.
Amerika’da ve İngiltere’de yeminli bir düşman medyası var.
“Eater” isimli site bu haberi “New York’un en makûs restoranı kapandı” başlığı ile verdi.
Tabii yarattığı hava da şuydu:
“Restoran o kadar berbattı ki, kimse gitmedi ve kapandı.”
Türk medyasında da bu başlık çok tekrarlandı.
Olay hiç de o denli değilmiş.
Nusret’in ağzından dinleyelim:
MEKAN SAHİBİ BİNANIN ÖNÜNDEKİ İSKELEYİ KALDIRMA KELAMI VERMİŞTİ
“Mekan New York’un hoş yerlerinden birindeydi, fakat çok şanssız başladık. Açılıştan bir hafta sonra Pandemi başladı. Bir ikinci şansızlık da şu oldu. Binada yenilenme çalışmaları vardı ve o nedenle ön tarafında bütün imgeyi kapatan devasa bir iskele kurulmuştu. Yer sahibi bize iki ay içinde iskelenin kaldırılacağı kelamını verdi. Lakin tutamadı. O iskele yüzünden yere giriş çok zorlaştı. İskele iki yıl boyunca kaldırılmayınca biz de dükkanı taşımak zorunda kaldık. Artık Meat Packing bölgesine taşındık.”
ŞİMDİ AMACI ETİN MERKEZİ ARJANTİN VE DEV ÇİN PAZARI
Nusret’in dünyada 33 dükkanı olmuş. Bunların 20’si bildiğimiz Nusret, geri kalanı burger dükkanıymış.
Şimdiki gayesi çok argümanlı iki bölge.
Biri Latin Amerika…
Etin merkezi olan Arjantin ve Brezilya’da dükkan açmanın görüşmelerini yapıyorlarmış.
İkinci bölge ise Uzak Doğu.
Özellikle Çin…
Yılın iki ayını Mikonos’ta geçiriyormuş.
ŞİMDİ YEMEK SONRASI CÜMBÜŞ İŞİNE GİRİYOR
Önümüzdeki hafta, zirvedeki Nusret’in terasına bir de yemek sonrası kulüp açıyor.
Adı “Eating and Dancing…”
Kim ne derse desin Nusret bugün bütün dünyada Türkiye’den çıkmış büyük muvaffakiyet kıssası.
Başarı kıskanılır.
O nedenle kıskananı da çok, ayağını kaydırmak isteyeni de…
Bu ortada bugüne kadar tattığım en hoş steak tartarlardan birini o akşam orada yedim.
Eti önümüzde keserek hazırladılar.
Sonra yediğimiz et de harikuladeydi.
İstediğim “Medium” pişirmeyi de kusursuz yapmışlardı.
FIRSATTAN İSTİFADE CİPRİANİ’NİN ŞARAP BARDAKLARINI ŞİKAYET ETTİM
Orada bir sefer daha anladım ki, Türk şarapları Yunan şaraplarını fersah fersah geçmiş.
Hazır şaraptan açılmışken İstanbul’da Hyatt Oteli’nin altında açılan Cipriani’nin ayaksız düz şarap bardaklarını şikayet ettim.
Çünkü o bina Nusret’in.
Cipriani ayaklı bardak vermeyi reddediyor. Yalnızca İtalya ve Fransa kırsal yörelerinde kullanılan altı düz bardakla şarap servisi yapıyor.
Sadece kendim için konuşayım ben düz bardakla içtiğim şaraptan hiç zevk alamıyorum.
Ama yapacak bir şey yok…Mekanın kuralı buymuş.
ŞARAP BARDAĞI KONUSUNDA PAŞABAHÇE NUDE’CUYUM
Nusret Mikonos’taki restoranında dünyaca tanınmış Riedel bardakları kullanıyor.
Dünyanın en tanrınmış şarap bardağı markasıdır.
Bense bizim Paşabahçe’nin yarattığı marka olan “Nude’un” bağımlısıyım..
Onun inceliği, dizaynındaki zarafet içindeki şarabın da tadını etkiliyor dimağımda.
Nitekim Michelin yıldızlı bir çok restoran Nude bardak kullanıyor artık.
Buraya da o bardaklar yakışır diye geçti içimden.
Mikonos dedikodularına yarın devam edeceğim.
Ama artık bir orta verip size yükselen iki Yunan adasına götüreceğim.
YÜKSELEN İKİ ADA: PAROS VE ANTİ PAROS
Odysseia davam ediyor.
Mikonos’tan Paros ve Anti Paros adalarına geçiyoruz.
Bu iki ada şu sıralar Yunanistan’ın yükselen iki adası.
Mikonos’un kent için dokusu tam olarak yok burada lakin çok şık ve estetik butikler var.
Büyük Cruise’lar uğramıyor.
Gelen beşerler güya daha eğitimli bir kesim.
Ada Mikonos’a nazaran daha kalabalıktı.
Amerikalılar ve Fransızlar bilhassa seviyormuş.
Yanımda Mudo’nun kurucusu Mustafa Taviloğlu vardı.
Bana nazaran Türkiye’de estetik gözü ve ayrıntıyı yakalama kabiliyeti en yüksek üç beş beşerden biridir.
Adada bilhassa gençlerin üzerindeki giysiler için “Bu yılın yükselen modası işte bu” dedi.
Slim fit bu adaya uğramamış.
Açık renk, hafi bol pantolonlar, üzerinde bir ton koyu uzun kollu gömlek…
Gömleklerin kolları sıvanmıyor, ancak kol düğmeleri iliklenmeyip açık bırakılıyor.
Başlarında ise hasır şapkalar.
1950’LERDEKİ CAPE CODENTELLEKTÜELLERİ GİBİ
Entelektüel bir havaları var. Biraz 1950’ler Cape Cod muharrir ve sanatkarlarını andırıyorlardı.
Bugünlerde John Taylor Williams’ın “The Shores of Bohemia” isimli kitabını okuyorum.
Cape Cod kıyılarını, periyodun müellifleri ve sanatkarların “Bohemya’sı” olarak anlatıyor.
Truman Capote’den, Tennesse Williams’a kadar bir çok müellifle ilgili çok değişik kıssalar var.
Herhalde oradan da biraz etkilendim , çok sevdim bu iki adayı.
Son bir bilgi…
Bazı Türkler buradan da mesken almışlar.
ADADA TANIŞTIĞIM İSTANBUL’LU RUM BAYANIN İNANILMAZ TÜRKÇESİ
Bu ortada adada Türkiye’den gitme şahane bir İstanbul’lu Rum ile tanıştım.
Adı Dimitra Eken.
Altı yaşındayken Türkiye’den ayrılmışlar.
Ancak her yazı kendi isteği ile Büyükada’daki halasının yanında geçirmiş.
İnanılmaz bir İstanbul Türkçesi ile konuşuyor.
Pozitiv güç yüklü bir bayan.
Paros’ta üç butiği var.
Bu iki adanın ismini bir kenara yazın.
Dediğim üzere Ege’nin yükselen iki yeri burası.
Yarın yeniden Mikonos’a dönüyorum.
Çünkü asıl dedikodular orada…
Bizden ayrılmayın.